Düğün Takıları Kime Aittir?
Boşanma sürecine giren birçok çiftin merak ettiği konulardan biri, düğünde takılan takıların (ziynet eşyalarının) kime ait sayılacağıdır. Türk hukukunda düğün takıları, kişisel eşya niteliğinde olup bu konuda Yargıtay’ın belirlediği bazı ilkeler bulunmaktadır. Özellikle Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2024/2402 sayılı kararında, boşanma halinde takıların kime ait olduğu netleştirilmiştir. Bu yazıda, boşanmada düğün takılarının hukuki durumu ve ziynet eşyalarının iadesi davasıyla ilgili bilinmesi gerekenleri sade bir dille açıklıyoruz.
Boşanmada Düğün Takıları Kime Ait Sayılır?
Yargıtay içtihatlarına göre düğün takılarının aidiyetini belirlerken aşağıdaki esaslar uygulanmaktadır:
- Eşler Arasında Anlaşma Varsa: Taraflar düğünde takılan ziynet eşyalarının nasıl paylaşılacağı konusunda önceden veya düğün esnasında bir anlaşma yapmışsa, takıların kime ait olacağı bu anlaşmaya göre belirlenir. Örneğin, taraflar tüm altınların belirli oranlarda bölüşülmesini kararlaştırmış olabilir. Böyle bir anlaşma geçerli sayılır ve mahkeme de bu anlaşmaya itibar eder.
- Yerel Örf ve Adet Varsa: Taraflar arasında özel bir anlaşma yoksa, yerel adet devreye girer. Bazı yörelerde düğünde erkeğe takılan takılar erkeğe, kadına takılanlar kadına bırakılır şeklinde gelenekler olabilmektedir. Eğer taraflardan biri bulundukları yörede farklı bir örf ve adet olduğunu ileri sürerse ve bunu ispat edebilirse, ziynet eşyalarının paylaşımı bu yerel teamüle göre yapılır. Örneğin, bazı bölgelerde damada takılan para ve altınların damada ait olduğu yönünde adet varsa ve bu kanıtlanırsa mahkeme bunu dikkate alacaktır.
- Ne Anlaşma Ne Örf Varsa (Genel Kural): Taraflar arasında ne bir anlaşma ne de ispatlanmış bir yerel adet bulunmuyorsa, genel kural uygulanır. Kural olarak düğünde takılan ve ekonomik değeri olan her takı, kim takmışsa ona ait kabul edilir. Yani, kadına takılan bilezik, altın, para gibi hediyeler kadının; erkeğe takılanlar ise erkeğin malı sayılır. Ancak burada önemli bir istisna vardır: Eğer erkeğe takılan hediye, özünde kadına özgü bir ziynet eşyası ise (örneğin bilezik, kolye, küpe gibi kadınların taktığı takılar), bu takı erkeğe takılmış bile olsa kadına bağışlanmış sayılır. Benzer şekilde, kadına takılan fakat sadece erkeğin kullanabileceği türden bir hediye (örneğin erkek kol saati gibi) olursa, o da erkeğe ait sayılacaktır. Bu konuda anlaşmazlık çıkarsa mahkeme, takının hangi cinse özgü olduğunu belirlemek için gerekirse bilirkişi incelemesi yaptırabilir. Takının kadın veya erkek için özel bir kullanım niteliği taşımadığı, her iki cinsin de kullanabileceği (örneğin cumhuriyet altını, para gibi) anlaşılırsa, kime takıldıysa onun malı sayılır.
Örnek: Düğünde damadın yakasına takılan burma bilezik, kadının ziynetidir. Buna karşılık damada takılan cumhuriyet altını veya para, özel bir anlaşma ya da adet yoksa erkeğe ait kabul edilir. Yine de, eşler bu konuda kendi aralarında farklı bir karar almadıkça veya aksine bir yerel adet ispatlanmadıkça, uygulamada düğünde takılan altın ve paraların büyük çoğunluğu kadının kişisel malı olarak değerlendirilir.
Sonuç olarak, boşanma halinde düğün takılarının büyük bölümü kadına ait kişisel mal sayılır. Erkeğe takılan takılar da dahil olmak üzere, eğer o takı kadınlar için tasarlanmış bir ziynet eşyasıysa yine kadına döner. Sadece erkeğe takılan ve kadın ziynet eşyası sayılmayan para, saat gibi hediyeler anlaşma yoksa erkeğin kişisel malı olabilir. Eşlerin bu konuda kendi aralarında yaptıkları bir paylaşım anlaşması varsa veya ispatlanmış bir yöresel adet mevcutsa, elbette bu kuralların önüne geçecektir.
Düğün Takıları Davası Nasıl Açılır?
Düğün takılarının iadesiyle ilgili talepler, boşanma davası sırasında ileri sürülebileceği gibi, boşanma davası sonuçlandıktan sonra ayrı bir dava şeklinde de açılabilir. Bu tür taleplere genelde halk arasında “ziynet davası” denir. Boşanma sürecinde takılar konusunda anlaşmazlık yaşanıyorsa, hak kaybına uğramamak için şu hususlara dikkat etmek gerekir:
- Boşanma Dilekçesinde Talep: Mümkünse ziynet eşyalarının iadesi talebi, doğrudan boşanma davasının dilekçesinde belirtilmelidir. Yani eşinizden düğünde takılan altın ve takılarınızı da talep ettiğinizi açıkça yazmalısınız. Bu talep, boşanma davasının fer’i (eki) olarak değerlendirilmez; bağımsız bir taleptir. Bu nedenle boşanma dilekçesine ziynet talebi eklenirse, değer üzerinden ayrı bir harç ödenmesi gerekir. Boşanma davasında ziynet alacağı talep ettiğinizde, mahkeme bu talep için ayrıca harç yatırmanızı ister. Harç zamanında yatırılmazsa mahkeme ziynet talebinizi inceleyemeyecektir. Dolayısıyla, boşanma davasıyla birlikte takıların iadesini istiyorsanız, davayı açarken ziynet talebinizin değerine göre gerekli peşin harcı yatırmayı unutmayın.
- Ayrı Ziynet Davası: Eğer boşanma davası sırasında ziynet eşyaları konusunu gündeme getirmediyseniz veya unutulduysa, boşanma kararı kesinleştikten sonra da ziynet eşyalarının bedelini almak için ayrı bir dava açabilirsiniz. Bu davada, düğünde takılan takılarınızın aynen (fiziken) iadesini, mümkün olmuyorsa bedelinin ödenmesini talep edebilirsiniz. Genellikle uygulamada dava dilekçesinde talepler terditli (kademeli) şekilde yazılır. Yani önce takıların aynen iadesi, eğer bu mümkün değilse bedelinin faiziyle ödenmesi istenir.
- Talebin Açıkça Belirtilmesi: Dava dilekçenizde hangi ziynet eşyalarını talep ettiğinizi tür, adet ve değer belirterek yazmanız önemlidir. Örneğin, “Düğünde takılan 10 adet bilezik, 20 adet tam altın ve 30 adet çeyrek altının aynen iadesine, aynen iade mümkün olmazsa toplam 50.000 TL bedelin yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ediyorum.” şeklinde bir talep, hem ne istendiğini netleştirir hem de alternatifli istem sayesinde hakkınızı güvenceye alır. Mahkeme, mümkün görürse aynen iadesine karar verir; eğer takılar çoktan bozdurulmuş veya mevcut değilse, belirttiğiniz bedelin ödenmesine karar verebilir.
- Islah ile Yeni Talep Eklenememesi: Boşanma davası açılırken ziynet talebinde bulunmadıysanız, sonradan ıslah dilekçesi vererek yeni bir ziynet talebi eklemeniz mümkün değildir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na göre ıslah, var olan bir talebi düzeltmeye veya değiştirmeye yarar; tamamen yeni bir istemi dava dosyasına dahil etmek için kullanılamaz. Örneğin, boşanma dilekçesinde yalnız bileziklerin iadesini istemiş ancak düğünde takılan paraları hiç konu etmemişseniz, yargılama sırasında ıslah ile “düğünde takılan şu kadar para da istiyorum” diyemezsiniz. Böyle bir durumda yapmanız gereken, ziynetler için ayrıca bir ek dava açmak ve mümkünse bu davanın boşanma davasıyla birleştirilmesini talep etmektir. Bu usulü takip etmezseniz, sonradan eklediğiniz talepler usulen reddedilebilir.
Düğün Takıları Mal Paylaşımına Dahil Edilir mi?
Hukuk sistemimize göre, düğün takıları kişisel mal sayılır. Yani boşanma halinde yapılacak mal paylaşımına (edinilmiş malların bölüşülmesine) bu ziynet eşyaları dahil edilmez. Kadının düğünde takılan altınları, bilezikleri vs. onun kişisel mal varlığına girer. Bu nedenle mal rejiminin tasfiyesi hesabında, bu tür takılar dikkate alınmaz.
Önemli bir nokta da şudur: Düğün takılarının evlilik süresince harcanmış veya bozdurulmuş olması, kadının boşanma anında onları talep etme hakkını ortadan kaldırmaz. Uygulamada sıkça karşılaşılan durum, düğünde takılan altınların bozdurulup evin ihtiyaçlarına harcanması, düğün masraflarının ödenmesi ya da erkeğin borçlarının kapatılmasıdır. Eğer böyle olduysa bile, kadın boşanırken bu ziynetlerin bedelini eşinden isteyebilir. Erkeğin bu borçtan kurtulması için tek yol, kadının takıları ona “geri vermemek üzere” bağışladığını ispatlamasıdır. Yani kadın kendi rızasıyla, “bu altınları al, artık bunlar sende kalsın, benden isteme” diyerek takıları vermiş olmalıdır ve bunu erkek kanıtlamalıdır. Uygulamada erkek tarafı genellikle “takıları müşterek hayatımız için harcadık, kadının bilgisi ve onayı vardı” diye savunma yapar. Ancak Yargıtay kararları, kadının açıkça iade almamak üzere verdiği kanıtlanmadıkça, düğün takılarının harcanmış olmasının erkeği iade yükümlülüğünden kurtarmayacağını vurgulamaktadır.
Örnek Yargıtay Kararı: Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2014/26223 sayılı kararında, koca düğün takılarının hepsinin nişan, düğün masrafları ve ev eşyası alımı için kullanıldığını ileri sürmüş ve bunu kabul de ettirmiştir. Ancak, koca bu takıların kadın tarafından kendisine iade edilmemek üzere verildiğini ispatlayamadığı için, mahkeme kadının ziynet bedeli alacağı talebini kabul etmiştir. Yani altınlar borçlara harcanmış olsa bile, kadının rızasıyla ve geri almamak şartıyla verildiği kanıtlanmadığından, koca bunların parasını ödemek zorunda kalmıştır.
Kısacası, düğün takıları boşanmada ortak malların paylaşımına dahil edilmez ve harcanmış olsalar bile kadın bunların bedelini talep edebilir. Erkek açısından bu bedeli ödememe imkânı, ancak takıların kadının açık bağışı ile kendisine verildiğini ispatlamakla doğar ki, bunun ispatı oldukça zordur.
Düğün Takıları Davasında Zamanaşımı Süresi
Ziynet eşyalarının geri alınmasıyla ilgili dava, talebin niteliğine göre farklı zamanaşımı (dava açma süresi) kurallarına tabidir:
- Takıların Aynen İadesi Talebi (İstihkak Davası): Eğer düğün takıları halen karşı tarafta duruyorsa ve siz bu takıların fiziken aynen size geri verilmesini istiyorsanız, açacağınız dava türü hukuken istihkak davası olarak nitelendirilir. Bir istihkak davasında aslında kendi mülkiyet hakkınızı geri istiyorsunuz demektir. Bu tür davaların zamanaşımı yoktur. Yani aradan ne kadar süre geçerse geçsin, eğer takılar duruyorsa, mülkiyet hakkına dayanarak her zaman aynen iade davası açabilirsiniz. Zamanaşımı süresi işlemeyeceği için, evlilik biteli 10-15 yıl bile olsa, ziynetler mevcutsa geri isteyebilirsiniz.
- Takıların Bedelinin Talebi (Tazminat Davası): Düğün takıları fiilen mevcut değilse, genelde onların bedelini talep etme yoluna gidilir. Bu durumda dava, niteliği itibariyle bir alacak/tazminat davası sayılır. Türk Borçlar Kanunu’na göre alacak davaları için genel zamanaşımı süresi olan 10 yıl uygulanır (BK m.146). Yargıtay da ziynet eşyasının aynen iadesi mümkün olmadığı takdirde bedelinin istenmesini, 10 yıllık zamanaşımı kapsamında görmektedir. Bu 10 yıllık süre, boşanma davasının kesinleştiği tarihten itibaren işlemeye başlar. Yani boşanma kararınızın kesinleşmesinden sonra, düğün takılarınızın parasını talep etmek için en geç 10 yıl içinde dava açmanız gerekir.
Not: Dava açılırken istek genellikle “eşyaların aynen iadesi, olmadığı takdirde bedelinin ödenmesi” şeklinde birlikte yazıldığı için, mahkeme önce eşyaların mevcut olup olmadığına bakar. Takılar mevcutsa, zamanaşımı itirazı dikkate alınmaz (mülkiyet söz konusu). Takılar mevcut değilse ve iş bedeline kaldıysa, o zaman zamanaşımı süresinin dolup dolmadığı önem kazanır. Bu nedenle, boşanma sonrası ziynet talebinde bulunacaksanız 10 yıllık süreyi geçirmemeye özen gösterin.
Ziynet Eşyası Davalarında İspat ve Yargıtay Kararları
Düğün takılarının iadesiyle ilgili davalarda en kritik konu ispat meselesidir. Hangi takının kimde kaldığı, takıların kadının yanında mı gittiği yoksa erkek tarafından alıkonulup alınmadığı hususları genellikle tartışma konusu olur. Yargıtay’ın son yıllardaki pek çok kararında, ziynet eşyaları davalarında ispat yükünün nasıl dağıtılacağına dair önemli açıklamalar yapılmıştır. Bu kararlardan çıkan temel prensipler ve dikkat edilmesi gereken noktalar şöyledir:
- Ziynet Eşyalarında Olağan Durum: Yargıtay’a göre hayatın olağan akışına göre düğün takıları normalde kadının üzerinde veya kendi himayesinde olur. Yani evlilik boyunca altın ve takıları genellikle kadın saklar veya taşıyabilir. Kadının bu eşyaları erkeğin korumasına bırakması pek alışıldık bir durum değildir. Boşanma yaklaştığında da, kadın evden ayrılmayı planlıyorsa bu ziynetleri yanında götürme imkânına sahiptir ve çoğunlukla da götürür. Bu olgu, ziynet davalarında bir fiili karine (varsayım) oluşturur.
- İspat Yükünün Dağılımı: Yukarıdaki olağan durum nedeniyle, ziynet eşyalarının kadında olması normal kabul edilir. Eğer kadın, düğün takılarının kendisinde değil de kocada kaldığını iddia ediyorsa, yani olayların olağan akışına aykırı bir durum ileri sürüyorsa, bunu ispat yükü kadına düşer. Kadın davacı, öncelikle dava konusu ziynet eşyalarının neler olduğunu, sayısını, türünü somut delillerle kanıtlamalıdır. Örneğin düğünde 10 bilezik takıldığını iddia ediyorsa, gerçekten böyle olduğunu ortaya koymalıdır (düğün fotoğrafları, kamera görüntüleri, tanık beyanları vb. delillerle). İkinci olarak da, bu takıların evlilik birliği içinde elinden alındığını veya evden ayrılırken yanına alamadığını ispat etmelidir. Başka bir deyişle, “Bu ziynetler benimdi, şu kadar vardı ve ben evden ayrılırken bu takıları yanımda götürmedim/götüremedim” gerçeğini kanıtlamalıdır. Kadın, ziynetlerin kendisinde olmadığını şüpheye yer bırakmayacak şekilde ispat edebilirse, artık bu noktadan sonra ispat yükü erkeğe geçer.
- Erkeğin İspat Yükü: Kadın yukarıdaki ispatları yaptıktan sonra, ziynetlerin kadının kişisel malı olduğu ve erkeğin elinde kaldığı karinesi ortaya çıkar. Bu durumda erkek, söz konusu takıları iade etmekten kurtulmak için iddiasını ispat etmelidir. Genel borçlar hukuku prensibi şudur: “Ödünç alan (borçlu), aldığı şeyi geri vermekle yükümlüdür.” Yani koca, kadına ait bu ziynetleri geri vermek zorundadır. Eğer erkek, takıların kadının rızasıyla ve iade edilmemek üzere kendisine verildiğini savunuyorsa, bunu kanıtlamak da erkeğin sorumluluğundadır. Örneğin, kadın takıları bozdurması için kendi isteğiyle verip sonrasında geri istemeyeceğini açıkça belirtmişse, bunu ispat yükü kocadadır. Koca bu hususu kanıtlayamazsa, ziynetleri bedeliyle de olsa iade etmesi gerekir.
- Delil Olarak Fotoğraf ve Tanık: Düğün takılarıyla ilgili uyuşmazlıklarda düğün fotoğrafları, video kayıtları ve tanık ifadeleri en sık başvurulan delillerdir. Özellikle fotoğraf ve videolar, geline ve damada hangi takıların takıldığını gösterdiği için değerli kanıtlardır. Mahkeme, gerekli gördüğünde bir kuyumcu bilirkişi aracılığıyla fotoğraflarda görülen ziynetlerin cins ve değer tespitini yaptırabilir. Nitekim Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin bir kararında, düğün fotoğraflarında davacının kolunda görülen bir bileziğin bilirkişi raporunda belirtilmediği anlaşılmış ve mahkeme kararının eksik inceleme nedeniyle bozulmasına karar verilmiştir. Bu nedenle, elinizde fotoğraf gibi sağlam deliller varsa bunları mutlaka sunmalısınız; mahkemenin dikkatinden kaçan noktaları da zamanında dile getirmelisiniz. Gerekirse ek bilirkişi incelemesi talep ederek tüm ziynetlerinizin hesaba katılmasını sağlayabilirsiniz.
- Geçici Takı ve Emanet Durumu: Bazı yörelerde veya aileler arasında, düğünde takılan altınların bir kısmı emanet veya gösteriş amaçlı takılır. Örneğin, kuyumcudan ödünç bilezik alınıp takıldıktan sonra geri verildiği durumlar olabilmektedir. Eğer davacı kadın, takıların bir bölümünün aslında düğün sonrası geri alınmak şartıyla takıldığını (örneğin kayınpederinin sonradan geri almak üzere bazı bilezikleri taktığını) iddia ediyorsa, bunu da somut olarak ispatlaması gerekir. Tanık beyanları burada yardımcı olabilir ancak duyumdan ibaret tanıklıklar yeterli görülmemektedir. Yargıtay, böyle durumlarda görgüye dayalı kanıt aramaktadır. Örneğin, bir davada kadın 8 adet bileziğin düğünde takıldığını ve bunların kayınpederi tarafından “sonra geri verilmek üzere” alındığını iddia etmiş; fakat tanıklar bu konuda görgüye dayalı bir bilgi sunamamıştır. Buna karşılık davalı taraf, o bileziklerin aslında kuyumcudan ödünç alınıp düğün sonrası iade edildiğini savunmuştur. Sonuçta kadın, bileziklerin iade edilmek üzere alındığını ispat edemediği için, mahkeme o bilezikler yönünden talebi reddetmiştir. Ders: Eğer düğünde takılan takılarla ilgili böyle özel bir durum varsa, bunun yazılı bir belgeye dökülmesi veya tarafsız şahitlerle ispatlanması önemlidir; yoksa sonradan o takıları geri almak güçleşebilir.
- Harcanan Takılar ve Ortak İhtiyaçlar: Birçok boşanma davasında erkek tarafı, “Ziynetlerin hepsini birlikte kullandık, borç ödedik, ev eşyası aldık” şeklinde savunma yapar. Yukarıda da değindiğimiz gibi, bu durum tek başına erkeği sorumluluktan kurtarmaz. Yargıtay’ın içtihatları çok nettir: Düğünde takılan takılar, aksi ispatlanmadıkça kadına aittir ve kadının rızasıyla bozdurulup harcandığı ispatlanmadıkça, ortak yaşam için harcanmış olsa bile erkek bunları geri vermekle yükümlüdür. Hatta bu konuya dair ekstrem bir örnek olarak, tüp bebek tedavisi için bozdurulan altınlar davasını gösterebiliriz. Bir Yargıtay kararında, karı-koca çocuk sahibi olmak amacıyla kadının altınlarını bozdurarak tüp bebek tedavisi için harcamışlardı. Koca, duruşmada tüm takıları aldığını ve tedavi masraflarında kullandığını kabul etmişti. Mahkeme, bu altınların tekrar iade edilmeme şartıyla verildiğinin kanıtlanamadığını belirtti. Sonuç olarak, ortak fayda için harcanmış olsa bile ziynet eşyalarının bedelinin kadına ödenmesine karar verildi. Bu örnek, en iyi niyetli harcamalarda bile hukuken kadının ziynet hakkının saklı olduğunu gösteriyor.
Sonuç olarak, boşanma halinde düğün takıları genellikle “kadının kişisel malı” olarak kabul edilir ve kadın eş, bu ziynetleri geri alma hakkına sahiptir. Eşler arasında farklı bir anlaşma yapılmadığı veya yerel bir adetle sabit kılınmadığı sürece, düğünde takılan altın, bilezik, takı seti, para gibi değerler kadının olur. Kadın ziynetlerinin peşine düşecekse, düğün fotoğraflarını, takı listesini, tanık ifadelerini hazır etmeli; neyin kendisinde kaldığını neyin kalmadığını ispatlamaya özen göstermelidir. Erkek eş ise ancak kadının kendi isteğiyle takıları bıraktığını ispat edebilirse sorumluluktan kurtulabilir ki, bu oldukça istisnai bir durumdur.
Boşanma sürecinde ziynet eşyaları konusunda yaşadığınız ihtilaflar için mutlaka bir boşanma avukatından danışmanlık almanız faydalı olacaktır. Uzman bir avukat, haklarınızın korunması, gerekli taleplerin zamanında ve usulüne uygun yapılması konusunda sizi yönlendirebilir ve delillerin toplanmasına yardımcı olabilir. Unutmayın, düğün takılarınız sizin için maddi ve manevi değer taşıyorsa, yasal haklarınızı doğru adımlarla kullanarak bu değerleri koruyabilirsiniz.

